27 Temmuz 2011 Çarşamba

Neden canımız sıkılır?

,

İnsanız..

Bazen olaylar bizim kontrolümüzden çıkabilir ve budurum fena halde canımızı sıkabilir..

Her zaman kendimizle olan mücadelemizde galip gelemeyiz, kendimize yeniliriz; zaman zaman hayattan beklentilerimiz azalır, umutsuzluğa kapılabiliriz..

İstediğimiz şeylere ulaşamadığımız zamanlar olur , ulaşmak için ne kadar mücadele versekte önüne bir çok engel çıkabilir ve bir kısır döngü içinde yaşarız zamanı...

Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı canımız sıkılır....

Zaman zamanda psikolojiktir yaşadığımız ....nedenini bildiğiniz,çözemediğimiz, bir türlü kabullenemediğiniz ama istemesekte kabul etmek zorunda kaldığımız olaylara sıkılırız.. hem de çok sıkılırız.. .

insanın beyninin her hücresi kullanabilmek için vardır ama zaman zaman iyi bir şekilde kullanamıyorsak beynimizi, kontrolü elimizden kaybediyorsak sıkılırız....

Hiçbir şeyden zevk alamadığımız zamanlar yaşarız, hiçbir faaliyette bulunmak istemediğimiz, hayatın hiçbir güzel yönünü göremediğimiz zamanlarımız olur....ve bu gibi durumlarda da bunalım kaçınılmaz olur...

Peki sıkıldığımızda, daraldığımızda hayata dönmek için ne yapmalıyız?

Elimizde olan olanakları en iyi şekilde kullanmaya çalışmalıyız..

Hayattaki ufak detayları yakalamayı bilmeliyiz...

Can sıkıntımız üzerine yoğunlaşmamalıyız....

İlk olarak kendimizi tanımalıyız. Nelerden hoşlanıyoruz, nelerden mutlu oluruz...bizi mutlu eden şeyler ve mutsuz eden şeyleri bulmalıyız, hayatımızı olumsuz etkileyen ve bizi sıkıntıya,bunalıma sokan şeyleri hayatımızdan çıkarmaya çalışmalıyız.

Kendimize yeni ilgi alanları bulmalı, sosyal bir insan olabilmek için neler yapabilirizi araştırmalıyız....Günümüzde sosyalleşme daha çok sanal alem ile sağlanıyor. Okul ve iş arkadaşlıkların yanında artık internetten edindiğimiz arkadaş sayımız da fazla. Bizi iyi yönde geliştirecek sanal dünyanın arkadaşlıklarından faydalanabiliriz...

Yazı yazmayı deneyebiliriz...Aklımıza takılan şeyleri, o anki duygularımızı, sıkıntılarımızı, sevinçlerimizi yazabiliriz...

İlgi alanımıza giren bir roman okuyabilir, romanın içindeki kahramanlar ile romanı yaşayabiliriz...


Müzik dinleyebiliriz...Ruhumuzun gıdası olan müzik ile beynimize terapi uygulayabiliriz...

İlgimizi dağıtacak herhangi bir uğraş bulabiliriz kendimize, takı tasarımı, el işi, fotoğraf çekmek vb...

özetle;

Hayat çok kısa, elimizdeki değerlerin kıymetini kaybetmeden bilmeli geçirdiğimiz her dakikanın asla geri gelemeyeceğini düşünmeli ve zamanımızı can sıkıntısıyla heba etmemeliyiz...

Sevgiler,
Flzaa





.

26 Temmuz 2011 Salı

Hayatı iki ile çarpmak:) ...( birinci bölüm )

Merhaba,

Çocuk yetiştirmek zor mudur sorusuna cevabınız nedir? Zor dediğinizi duyabiliyorum..peki sorumuzu biraz daha genişletelim, çalışan annelerin çocuk yetiştirmesi ne kadar zor?,cevabınız "çok zor" oldu değil mi? Pekiii çalışan bir annesiniz ve ikiz çocuklarınız var?? evet cevapları alalım:)cevap: "çooookk zorr" değiil mi?

Evet tahmin ettiğiniz üzere ben hem çalışan hemde ikiz çocukları olan bir anneyim:)

Daha doğmadan önce hayatınız bir anda iki katı zorlaşıyor, iki katı zor bir hamilelik dönemi,iki katı zor erken doğum tehlikesi, iki katı daha zor doğum süreci, iki katı zor endişe vee iki katı daha zor lohusalık sendromuyla başlıyor çarpı iki hayat mücadeleniz:)

Hamileliğinizin daha ikiz gebelik olduğunu öğrenir öğrenmez başlıyorsunuz adaletli olma telaşesine,karnınızdayken yaptığınız sohbetler çoğul olarak yapılıyor, "siz iyi olun yavrularım", "bugün nasıllar bakalım benim yavrularım", "acıktınızmı bakalım" gibi sürekli çoğul cümlelerden oluşan sohbetler yapıyorsunuz, cinsiyetlerini öğrendiğiniz andan itibaren "bugün nasılmış benim kızım ve oğlum" diye devam ediyorsunuz sohbetlere, isimler belirlendikçe de "Ece hanım bugün nasıllar","Can bey fazla mı hareketliyiz bugün" diye üç kişilik br sohbete dönüşüyor bağınız..

Sadece 7 ay dayanabildiler aynı yerde durmaya:) daha oradan belliydi bambaşka karekterlerde iki bireyin dünya ya geldiği, biri çok sakin dururken karnımda(kızım) diğeri sanki tek başınaymışçasına içerde canımı okuyordu(oğlum)...

Haftalarca hastanede yatmama,erken doğmamaları için mücadele vermeme rağmen olmadı zar zor 7. aylarına kadar dayanabildiler ve erkenden dünyaya gelerek hayatımıza dahil oldular:)

Onlar bedenimdeyken herdaim çok mutlu olan ben, herşeye pozitif bakan ve dünyanın en mutlu insanıymışçasına kendini çok iyi hisseden ben, onların bedenimden ayrılmasına fena halde bozuldum, biranda dünyanın ençekilmez, en mendebur insanı haline geldim..bedenimden ayrılmasınlar istedim, hep yine ben nereye gidersem benimle birlikte olsunlar istedim bilmiyorum belkide birlikte olduğumuz döneme doyamadım...2'şer kilo doğdular, kedi yavrusu gibiydiler:)

ilk odaya getirdiklerinde hep içimi kemiren adelet duygusu "acaba önce hangisini kucağıma almalıyım, önce hangsini emzirmeliyim" sorularımın cevabını hastanenin tecrübeli hemşire ablaları tarafından adil bir şekilde çözümlendiğinde çok mutlu oldum, ikisini aynı anda verdiler kucağıma ve hatta ikisini aynı and emzirmeme yardımcı oldular...Böylelikle şu anda 8 yaşında olan ikizlerimin bu zamana kadar hep eşit davranmama neden olan adalet duygumun temelini atmama yardımcı oldular...

Evet çocuk büyütmek ve yetiştirmek zor, ama hem çalışan bir anne hemde ikiz bebek sahibiyseniz inanın bu çok daha zor..

Ailem yanımda olmasaydı nasıl kalkardım altından bu zorluğun bilemiyorum, düşünsenize herşey bir anda ikiye katlanıyor, herşeyden iki tane alınıyor, biri kız için biri erkek için olanından:) dedimya bedenimden ayrılmalarıyla çok kötü bir döneme girdim,mutsuz,umutsuz,yorgun,bezgin..meğer loğusalık bunalımıymış yaşadığım..dolayısıyla bu mutsuzlukta bir aydan fazla anne sütü veremedim bebeklerime...

Karnımdayken belliydi ya ayrı karekterde oldukları sütten sonra hazır mamaya geçtiğimizde aynı mamayı yediremedik yavrulara, birinin bünyesi sadece enpahalı mamayı hazmedebilirken diğeride enucuz olanını sevdi, bir markanın bezi diğerine alerji yaparken biri normal tepki verdi:)

Asla ikisi aynı anda aynı şeyi yapmadı..biri uyurken diğeri uyanıktı, yemeğini yiğiyor,yıkanıyor paklanıyor uyuyordu ki diğeri uyanıyordu:) artık siz tahmin edin evdeki trafiği:)

Anane ve dedemizin hakkı ödenmez, memleketi evi kapatıp yanımıza yerleştiler çünkü ben daha çocuktum gözlerinde nasıl çocuk bakardım hatta ikiz çocuk nasıl bakabilirdim hemde çalışırken:)

Hiç karışmadım işlerine, tecrübeye herzaman saygım olmuştur, ve iyikide karışmamışım, 40 gün içerisinde öyle bir programa oturduki bakımları, hayat onlarla güzelleşmeye bşladı, canım annem, yılların tecrübesini konuşturdu harika bir ortam yarattı hepimize, halada öyle...annelikte zaten hakkını ödeyemem ama anneannelikte asla ödenmeyecek bir hakka sahip, allah başımızdan eksik etmesin...

Doğduklarında hiç küveze girmediler benim yavrularım, erken doğdular, miniktiler ama hayata tutunma mücadeleleri muhteşemdi,doğumdan iki gün sonra evimize geldiğimizde komşularımız "erken doğum olduya demekki hiç ümit yokki çıkarıvermiş doktorlar eve gönderivermişler" diye yorum yapmışlar tabi bunlar bize çook sonra anlatılanlar:) gerçekten çok miniktiler, üzerlerine tulum,zıbın bulamıyorduk kıyafetlerin içinde kayboluyorlardı:)

Hatta resimlerine bakan "amann, kurbağaya benziyor bunlar" diye yorum yapıyorlardı:...Ama ne oldu annanemiz öyle bir baktıki yavrulara 6 ay içinde dünalar güzeli iki bebek oldular ve bende çevremdekilere yeni resimlerine "sizin kurbağalar prens ve prensese dönüştü" diyebilme zevkini yaşadım:)


6 ay sonrası, ilk algılamaları, benim işe başlamam ve akabinde yaşadıklarım, Ece ve Can büyürken evde yaşananlar, adaletli davranabilme maratonu, asla ikiz olarak değil birer birey olarak yetiştirebilme mücadelesi, kız ve erkek çocuk yetiştirmekteki ince çizgi, hastalıklarımız, mutluluklarımız, ilk cümlelerimiz, ilk adımlarımız, oyunlarımız, paylaşımlarımız...kısacası mücadelemize dair merak ettiğiniz her şeyi yazımızın 2. bölümde sizlerle paylaşıyor olacağım:)

Emin olun çok eğleneceksiniz:)

Sevgiler,
Flzaa,

Türkiye'nin teknoloji ekranı TeknoTV yayında!

Teknolojiyi her yönüyle, enine boyuna işleyen video kanalı TeknoTV, Hürriyet WebTV çatısı altında yayın hayatına başladı.

"Türkiye’nin teknoloji ekranı" sloganıyla yola çıkan bu kanalda, size oldukça fayda sağlayacak teknolojik püf noktaları yer alıyor. Ayrıca, internet kullanımıyla ilgili detaylı ipuçları, merakla beklediğiniz en yeni ürünlerin özel tanıtımları ve satın alma rehberleri PCnet Yayın Yönetmeni Erdal Kaplanseren ve Çağla Pınar Tunçel’in sunuculuğunda yayımlanıyor.

webtv.hurriyet.com.tr/teknotv adresinden ulaşabileceğiniz TeknoTV, her hafta onlarca video ile zenginleşerek yeni içerikler sunmaya devam ediyor.

Örneğin, günlük hayatınızın büyük bir kısmını bilgisayar başında geçiriyor ve bu süreçte eski sevgiliniz gibi kişilerle karşılaşmak istemiyorsanız bu videoyu mutlaka izleyin! Açıkladığımız yöntemi kullanarak görmek istemediğiniz kişi ve ona ait görmeye katlanamadığınız yorumları internetinizden tamamen bloklayabilirsiniz. Dilerseniz şimdi Erdal Kaplanseren’e kulak verelim:

Bir bumads advertorial içeriğidir.



Content on this page requires a newer version of Adobe Flash Player.

Get Adobe Flash player

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Ben yar kendimi bildim bileli,bir sana aşık sana deli....

Seni hastalığımda, sağlığımda da yanımda görmeliyim...

Omuzumda başın eksik, yatağımda kokun.....

Deniz Seki ~ Adaletsiz Secim

Adaletsiz Seçim
Deniz Seki&Hüsnü Şenlendirici

Mevlana

  1. Suskunluğum asaletimdendir! Her lafa verilecek bir cevabım vardır lakin...  bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye!
  2. Gerek yok her sözü, laf ile beyana.. Bir bakış bin söz eder, bakıştan anlayana...
  3. Üzülme der Mevlana ve devam eder; Bir yandan korku bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun..., Tek kanatla uçulmaz zaten. Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, Kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz....... Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır..!
  4. Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyeceğim kimse olmadığından yalnızım ben.
  5. Üzülme der Mevlana ..! İstediğin bir şey olmuyorsa ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur. . . !
  6.  Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş..
  7. Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.
  8.  Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.
  9. Sabır; Bir işi bir dakika önce alma aceleciliğinden, bir dakika sonraya bırakma tembelliğinden kaçınma ve korunma iradesi demektir.
  10. Bazı insanlar vardır ki selam verirler ve selamlarından is kokusu gelir. Bazıları da vardır ki selam verirler ve onların selamından misk

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Farkında mısın?



Zaman su gibi akıp gidiyor, yaşadığımız her anın değerini bilmemiz gerektiğini hatırlatan harika bir şiir....

21 Temmuz 2011 Perşembe

Hayat hiç kimsenin hevesini kırmaya değmez...

Merhaba,

Hayatta en nefret ettiğim şey bir insanın hevesini kırmaktır...

Mümkün olduğunca çok dikkat ederim bunu yapmamaya, her zaman karşımdaki kişinin yerine koyarak düşünmeye çalışırım..Empatidir hayat felsefem..

Bilirim hayal kırıklığı ne demektir, insanın hevesinin kursağında kalması ne demektir çok iyi bilirim, çok yaşamışımdır çünkü,gerek iş hayatı olsun gerek özel hayatında olsun hevesle heyecanla paylaşırsın düşünceni, fikirlerini, duygularını....

Heycanla ve hevesle paylaştığın o güzel duygularının karşılığında dannn da bir söz duyarsın, alaycı gülüşlerle birlikte aşağılayıcı yorumlar....İşte o anda kahrolursun, oysa dersin, oysa ne kadarda heyecanlandırmıştı bu fikir beni diye düşünürsün, ne yaparsan yap keyfini düzeltemezsin,eski heyecanından da şevkinden de eser kalmamıştır artık, yüreğinin tam ortasına bir yanma gelmiştir, ne keyfin kalmıştır ne de ağzının tadı...

Bu şekilde feyz kaçırıcı insanlar biz istesek te istemesek te olur hayatımızda ,hiçbir anlamları yoktur oysa  hayatımızda, tek faydaları onların bize yaşatmış oldukları duyguları bir başkalarına yaşatmamaya gayret etmeye çalışmamızdır...

Flzaa

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Tatil sonrası ilk iş günü

Merhaba,

14 günlük uzun bir tatil sonrası ilk iş günü nasıl olur sizce?

12 yıldır her sene yaşarım bu durumu, bu seneye kadar her tatil dönüşünde ilk günüm berbat geçerdi, baş ağrısı, halsizlik, heyecan, mide bulantısı her türlü sıkıntıyı yaşardım. Ama bu sene uzun bir tatil sonrasında ilk iş günümde bunların hiçbirini yaşamadım. Yılların vermiş olduğu tecrübemi dersiniz, olgunluk mu dersiniz, bıkkınlık mı dersiniz  ne derseniz deyin ben bugünkü durumdan çok memnun kaldım...

Nasıl oldu peki bu durum?

Bundan önceki yıllarda birkaç gün önceden tatilin biteceğini, ve işe başlayacağım günü düşünmekten tatilimin son günlerini zehir ederdim kendime...Bu sene öyle yapmadım, tatilimin son dakikasına kadar her anımın tadını çıkardım,  tatil dönüşü olduğunu düşünmedim, rutin bir iş günü olarak düşünerek gittim işe..

İnanın çok işe yarıyor, hepinize tavsiye ediyorum.

Sevgiler,
Flzaa

17 Temmuz 2011 Pazar

Pazartesi Sendromu

Merhaba,

Yıllardır pazar akşamı başlayan, tatsız ve oldukça rahatsız edici bir stres türü ile boğuşan insanlar için  uzmanlar, 'Pazartesi Sendromu' adını veriyor, üstelik, yapılan araştırmalar, en profesyonel insanların dahi, bu sendromu yaşadığını kanıtlıyormuş.

Sizi bilmem ama benim yaşadığımın sendromun adı "Pazar Sendromu"....Normalde pazartesi sendromu yaşayan insanların rahatsızlıkları pazar akşamından başlıyormuş, benim telaşem cumartesi gece yarısından sonra ertesi günün pazar olduğunu düşünmekle başlıyor. Çok düşünmüşümdür üzerine nedir bu pazar günlerine olan alerjim...Taa çocukluk yıllarıma dayanıyor pazar günlerine ait sorunum, çocukken okul dönemlerinde pazar sabahı başlardı telaşemiz,önlükler ütülenecek, çantalar hazırlanacak, banyo yapılacak,tırnaklar kesilecek vs...

İşte sanırım bu dönemden başlıyor sıkıntım, büyüdüm, evlendim, çoluk çocuk sahibi oldum ama bu telaşeler hiç değişmedi, önceden annelerimiz yapardı tüm her şeyimizi ama telaşesi bize düşerdi çünkü ertesi  günü okul vardı:)

Şimdi durum değişti mi? Hayırrr....Tam tersi katlanarak büyüdü, senin telaşenin yanına eşin ve çocuklarının telaşeleri eklendi....

eşim ve benim telaşem var çünkü; ertesi gün işe gitmek var:)
çocuklarımın telaşesi var çünkü ertesi gün okul var:)

İşte bizim evimizde bu telaşeler pazar günü tüm gün boyunca yaşanıyor, pazartesi sabahı olduğu anda her şey normale dönüyor bizde:)

Şimdi soruyorum size benim yaşadığım sendromun adı "pazar sendromu" değilde nedir? :)

Sevgiler,
Flzaa

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Hayata dair Merhaba,

Merhaba,
 Çok heyecanlıyım çook...İçimdeki heyecanları,korkularımı,endişelerimi,mutluluk ve hüzünlerimi, evimi, işimi, eşimi,çocuklarımı kısacası hayata dair her anı paylaşabileceğim bir alana sahip olabilmek hayatta edindiğim en güzel yer, size ve bana özel bir yere sahip olabilmek inanın çok heycan verici, bu bir başlangıç, neler yapacağız, neleri konuşacağız, neleri tartışacağız hepsini paylaşacağım..

Unutmayın burası benim değil, sizlerle benim hayata dair paylaşacabileceğimiz sığınağımız..
Hepiniz hayata dair paylaşım sığınağımıza hoş geldiniz...
Sevgiler,
flzaa