27 Ocak 2012 Cuma

Hayata Dair

Açık bir kitap kabul edeceksin şu koskoca kainatı.Ne geçmişe ne geleceğe odaklanacaksın.Aslolan şu andır.Sayfa sayfa gideceksin.(Elif Şafak)

Haddini aşmamak, kalp kırmamaktır edeb.Dedikodudan,haksızlıktan ve ithamdan uzak durmaktır edeb.İnsan ayrımı yapmamaktır edeb.( Elif Şafak )

Kadının aşka bakışı; 'Bir sen, bir ben, birde bebek'ken, Erkeklerde bu durum; bir sen, bir ben, birde yedek' tir. ( Aziz Nesin )

Hayat bir sınavsa eğer hiç uğraşma,adını yaz ve çık. Belki sınıfta kalırsın; ama adının altında bembeyaz bi sayfa bırakırsın.( Aziz Nesin )

Kadın Dediğin

Kadın Dediğin – Can YÜCEL

Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin. Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük. Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak. En seksi leydi olmayı da bilecek, hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de. Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küfretmeyecek, Kadın dediğin ayıp nedir bilecek…
Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek. Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehdidi savurmayacak. Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak…
Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak. Şöyle pastırmalı kuru fasulyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz. Salatasız oturmayacak yemeğe.
Temiz olacak her şeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri, Yahut pahalı parfümlerin sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin. Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş. Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.
Kadın dediğin güzel olacak… Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da… Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak. Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terk etmeyecek.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek, başka sevgili edinmeyecek.
Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya… Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir olacak. Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha. Ağzı sıkı olacak kadın dediğin. Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak…
Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından, dırdırcılardan, unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan, kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan, raf süslerinden, tehditkârlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak. Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak. Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.
En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa…
Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle…
Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de…
Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek. Parayla pulla, kariyerle, kimin ne dediğiyle, sınırlamayacak. Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla… Bileceksin ki evde ‘O’ kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana…

 
Öyle bir kadın işte… Nerede öyle kadın yoktur deme…

Sen de adam olacaksın, seçmesini bileceksin!

Hayat dersleri

Dave Pelzer  "Hayat dersleri" kiabından....


GEÇMİŞİNLE SAVAŞMAYI BIRAK Ondan hepimizin var: Kişisel tarih. Özgürleşmek mi istiyorsun? Mutlu olmak mı istiyorsun? O zaman geçmişinle uğraşmayı bırak. Savaşma artık kendinle. Kapalı çekmeceleri ikide bir açmanın, kendine acımanın, kimseye bir faydası yok. Hepimiz sevdiklerimizi kaybettik. Zor bir çocukluk geçirdik. Ya da annemiz babamız boşandı. Her ne ise. Değiştiremeyeceğine göre, o yaşananlardan alacağın dersi al ve yürrrrü...
GÜNDELİK PROBLEMLERLE UĞRAŞ Gündelik hayat problemleriyle uğraşmak fevkalade iyiymiş. Bizi depresyondan korurmuş, daha büyük problemlere karşı hazırlarmış. Hem boş oturanı Allah sevmezmiş! Şimdi kalk bankaya git, oradan Migros’a uğra, kızını anaokulundan al, oğlunu kursa götür. Sakın söylenme, bu tür şeyleri vakit kaybı olarak da değerlendirme. Gündelik hayat problemleri, insanın hayatla temasını sağlarmış. Zihni oyalarmış.
ZİHNİNİ DİNLENDİRMEYİ ÖĞREN Hah işte, bu önemli. Bu zihin de hep oyalanacak değil ya, arada dinlenecek! İstersen, televizyonun önündeki koltukta iki seksen yayıl, televizyona bak, istersen kitap oku, istersen gün içinde uyukla. Ya da öğle paydosunda git bir alışveriş merkezinde dolan, vitrinlere bak, ya da spor yap, yürü, yüz, kik-boks yap, balık tut, pencereden dışarıya bak, müzik dinle, şarkı söyle, hayal kur, seviş, neyse seni olan bitenden bir süreliğine koparan şey, onu yap. Kendin için yap. Şarj olabilen pil gibiymiş zihin, şarj etmezsen ayvayı yermiş. Bir de gece uykularının kıymetini bilecekmişsin.
KONTROLLÜ PATLAMALAR YAŞAÇok sevdim bu lafı: “Kontrollü patlamalar”. Şimdi arkadaşlar, bütün problemlerimizi çözmemiz imkânsızmış. Böyle bir zaman hiç gelmeyecekmiş. Hayat böyle bir şeymiş. E peki o zaman, aklın yolu birmiş, üzerimizdeki baskıyı azaltmamız gerekirmiş. İşte bunu yapmanın yolu, sadece 3 kelime: “Kontrollü Patlamalar Yaşa!” Atma yani içine, neyse derdin söyle, patla. Birine patla. Oh be. Ve rahatla.
KURTUL ŞU SUÇLULUK  DUYGUSUNDAN Suçluluk duygusu, bu çağın hastalığıymış. Hepimiz bitmez tükenmez suçluluk duyguları içinde kıvranıp duruyormuşuz. Ve bu kötü bir şeymiş aslında. Şöyle düşünmek gerekiyormuş: “Herkes suçluluk duyacağı şeyler yapmıştır, ben de yaptım anasını satayım. Gurur duyuyor muyum kendimle? Hayır. Peki olan biteni değiştirebilir miy(d)im?” Cevap evetse, “Şöyle şöyle yapabilir(d)im” diyorsan, hâlâ şansın var git yap, haaa iş işten geçmişse, sen lazım gelen her şeyi yapmışsan... Ee o zaman be güzel kardeşim, uğraşma artık, yeme kendini, bitirme, bırak, bırak, bırak... Kurtul şu suçluluk duygusundan.
ASLA YATAĞA MUTSUZ GİRME Bayıldım buna. Söylenecek bir şey yok. ‘Asla yatağa mutsuz girme’den başka!
AFFEDİCİ OL Çocuklarınla, annenle babanla, kocanla, karınla, sevgilinle, metresinle, kedinle, köpeğinle küs kalma... Çok istiyorsan küs ama çabuk barış. Affedebilmek, affedici olmak, çok mühim bir hayat dersiymiş bu. Birilerini, bir şeyleri affedemediğin takdirde o duygu içinde kemikleşirmiş. Bu da zararlı bir şeymiş. Ucu insanın kendisine dokunurmuş. Yani affederek başkalarına değil, kendine iyilik yapıyorsun aslında... Affet gitsin!
HİÇ KİMSEDEN NEFRET ETME Bu da en mühim derslerden biri. Nefret de, olumsuz düşüncelerin, duyguların kişinin içinde kemikleşmesine sebep olurmuş ki... Fena ki, ne fena... Herkesi sevmesek de, nefret etmeyelim arkadaşlar! Bize zarar...
KENDİNİ TAKDİR ETMESİNİ BİL İnsanın kendini sürekli “dövmesi” de iyi bir şey değilmiş. Durup bir başlangıç noktasına göz atmak gerekirmiş, “Neredeydim? Nereye geldim?” Öyle yani. “Ben iyi şeyler de yaptım” diyeceksin, kendini seveceksin. Sev! Ama durumu çok da abartma, kendini gereğinden fazla sevmek de zararlı...
NEGATİF OLANI KIŞKIŞLA Ben size bir şey diyeyim mi, eskiden bu “pozitif olmak”, “pozitif düşünmek” lafları çok geyik gelirdi bana. Artık gelmiyor. Evet kardeşim doğru, pozitif olmak gerekiyor şu hayatta. Ve negatif olanı kışkışlamak. Budur yani. En büyük sır, en büyük ders budur. Çünkü hayatta en kolay şey, depresyona girmek. Mutsuzluk da bulaşıyor. O yüzden ben mutsuz olmayı bir hayat biçimi haline getirmiş olanlardan uzak durmaya çalışıyorum. Size de aynısını tavsiye ediyorum...