13 Kasım 2011 Pazar

Hayata Dair Paylaşmak...

Merhaba,

Uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz..

Neden bu kadar ara verdim, neden eğilemiyorum bu kadar üzerine sitemin, hayata dair paylaşımlarımı neden yapamıyorum biliyor musunuz?

Yalnız kaldığım için...

Paylaşımlarıma paylaşımcı olunmadığı için..

Sesimi duyuramadığım için...

İstedimki karşılıklı olsun paylaşımlarımız..

ama, olmadı..

sesimi duyuramadım...

Olsun...

Yinede canınız sağolsun..

Ben de pes etmeden size sesimi duyurmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim:)

Sevgiler...

23 Ekim 2011 Pazar

Yazık !....

Merhaba,

Neden bu ülkede olan güzellikler üzerine buluşamıyoruz hiç. Hep acı, hep kayıp, hep üzüntü hep keder..Bir tek mutsuzlukmu paylaşım hakkımız, hakkımıza düşen, layık görüldüğümüz muamele bu mudur? Bizler Türklüğümüzle ne kadar gurur duysak azdır diye gururla dolaşırken ortalık yerde, göğsümüzü gere gere dolaşırken, bir anda alt üst oluyoruz..

Trafik, hayat mücadelesi, açlık, sefalet, terör ve üstüne deprem...gelde yaşama sevinci duy içinden, umut aşılamak zorunda olduğun çocuklarına gelde umut dağıt, gelde içinden gelerek işe git, yediğin lokmalar boğazına dizilirken hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kalmak için savaş..

Gelecekten umudu kalmayan bir milletin mensuplarıyız artık...

Yazık, çok yazık...

30 Eylül 2011 Cuma

Siz olsanız ne yaparsınız?

Merhaba,

Her iyi niyetli yaklaşımınızda size alaycı ve aşalayıcı bir tazrla espiriyle karışık sürekli laf sokan insanlarla bir arada olmak zorundasınız!....

Öyleki her yaşadığınız olay sizi kendinizi dahada içinize kapanık bir insan haline getiriyor.Hani kendi iç sesinden bile sıkılırsın ya zaman zaman, herkes, her hareket, her ses, her ışık rahatsız eder seni, kendi nefesin bile boğar seni..

Bazen anlaşılamadığını düşünürsün, içinde zerre kadar art niyet yokken, herkes için her olay için iyi niyetle yaklaşmaya çalışırken aslında kendinden ödün veriyormuşsunda haberin yokmuştur. İyi niyetle yaklaştığın bir konuda dannda suratına tokat gibi çarpan bir sözle sarsılır abonmene olursun, boğazın düğümlenir ,göz pınarların dolar,yutkunmaya çalıştıkça içinde birşeyler koptuğunu hissedersin ama yok engel olamıyorsundur göz yaşlarının akmasına ama hayır ağlamamalısın, istediklerini vermemelisindir ellerine, zayıf olduğunu düşündürmemelisindir hiç kimseye?

Peki ne yapmalısın?
Böyle bir durumda olsanız siz ne yaparsınız?

Açık açık konuşur aslında onu değil bunu söylemek istedim diyemi anlatmaya çabalarsınız?

Ama unutmayın bunu yaparken karşınızdaki kişi hep başka bir darbe ile canınızı acıtacak başka şeyler çıkaracak ve siz bu acıyı kat ve kat daha fazlazını yaşamaya devam edeceksiniz?

Yoksa susarak karşınızdakine anlatmak istediğiniz herşeyi anlattığınızımı düşünürsünüz?

Siz olsanız ne yaparsınız?

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Mideyi süt yerine suyla rahatlatın


Reflü hastalarının, yaşam kalitelerini yükseltmek ve daha az sorun yaşamaları için yapabilecekleri basit çözümler var. Süt yerine su içmek ve mide asidini kontrol altında tutmak için şekersiz sakız çiğnemek; bu çözümlerin en yaygınları...

Kilo arttıkça reflü artar ama reflü şişmanlatmak yerine sadece şişkinliğe neden olur. Reflü ameliyatı olanlarda ise ortalama 3- 5 kiloluk bir incelme görülür. Reflü tedavisinde erken teşhisin çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu ve Prof. Dr. Turgut İpek; çağın hastalığıyla ilgili merak edilenleri anlattı...

BESLENME TETİKLER

Reflü genetik midir?

Genetik etkisi olduğu söylenebilir ama bu kesin bir bilgi değildir. Aynı beslenme tarzını benimseyen bir aile üyesinde reflü görebiliriz ama bunun genetik bir zemini olup olmadığı henüz kesinlik kazanmış değil. Ancak, reflü sonrası kanser oluşumu söz konusu ise bunun genetik zemini vardır.

Beslenme şekli ile reflü arasında nasıl bir bağlantı vardır?

Yanlış beslenme tarzı, reflüyü tetikleyen bir unsurdur. Bu hastaların beslenmesinde önemli olan; alkol, sigara, gazlı içecekler, çay ve kahve içilmemesidir. Çikolata, yağlı kızartmalar, bol domates ya da bol salçalı yiyeceklerin tüketilmemesi gerekmektedir.
ŞİŞKİNLİK YAPIYOR
Kilonun reflüye bir etkisi var mıdır?

Kilo artışı ile reflü artışı paraleldir. Kilonuz artıyorsa, reflü şikayetleriniz de artabilir. Obezitenin reflüyü tetiklediği ise bilinen bir gerçektir.

Kilo vermek hastalığın etkilerini azaltabilir mi?

Reflü hastalığı olan biri, kilo vererek bu hastalığın semptomlarını azaltabilir. Hamilelik döneminde ortaya çıkan reflü ise doğumdan sonra sona erebilir. Hamilelikteki reflü, karın içi basıncın artmasına bağlı olarak gelişir.

Reflü hastalarının pek çoğunda mide fıtığının da olması uygulanacak tedaviyi zorlaştırıyor mu?

Reflü hastalarının yüzde 50'sinde mide fıtığı da söz konusudur. Mide fıtığı ve reflü birlikte ise cerrahi tedavi öne çıkar. Reflünün tedavisinde, endoskopik yöntemler kullanılır ama mide fıtığı varsa o da uygulanamadığı için cerrahi müdahale tek seçenektir.
 

Gençlere ömür boyu ilaç yerine operasyon

Sağlıklı beslenme ve sigara içmeyi bırakmak, reflü hastalarının şikayetlerini yüzde 10 oranında azaltıyor. Genç hastalar için en iyi çözümün ameliyat olduğunu belirten uzmanlar, "Yaşam kaliteleri yükseliyor" diyor


Reflü hastalığının yaygınlaşmaya başladığı ilk yıllarda, ilaç tedavisinden fayda görmeyen hastalar, ameliyat ediliyordu ama artık bu değişti! Genç hastalara ise ömür boyu ilaç tedavisi yerine, her zaman kalıcı bir tedavi olduğu için cerrahi seçenekler öneriliyor.

Reflü tedavisinde ameliyat yöntemleri yüzde 98 oranında başarı sağlıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu ve Prof. Dr. Turgut İpek; reflü tanısı koyma ve tedavi süreciyle ilgili sorularımızı yanıtladı.

ENDOSKOPİ YAPILMALIDIR





Reflü için ne zaman ilaç almak gerekir?
Sağlıklı beslenme ve sigarayı bırakmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri, hastaların yakınmalarını yüzde 10 oranında azaltabilir. Hastanın rahatlaması için mutlaka ilaç tedavisi ile desteklenmesi gerekir. Başlangıçta basit antiasitler yeterli olurken, daha sonrasında PPI tarzı ilaçlara geçilmelidir.

Reflü tedavisinde ilaçlar ne zaman yetersiz kalmaya başlar?




Hastanın, belirtileri iyi tanımlaması ve bu bilgiler ışığında ne olduğunu anlaması son derece önemlidir. Tedavisi açısından da bir hekimle görüşmesi gerekmektedir.

Reflü dendiğinde akla hemen kanser gelmemelidir. Yaşam kalitesini düşüren bu hastalığın kansere dönüşme oranı binde 5 ile yüzde 1 arasındadır. Reflü denince akıllara mide kanserinin gelmesi de doğru değildir.

AMELİYATLAR ARTIK TEK DELİK ÜZERİNDE YAPILIYOR






Gençler
Hastalığı çok sık tekrarlayanlar
İlaç kullanmayı kesince reflüsü yeniden başlayanlar
Açık ameliyata göre daha avantajlı olduğu için, hem hekim hem de hastalar tarafından tercih ediliyor. Hasta daha az ağrı hissediyor, ameliyatın ardından aynı gün ya da ertesi günü taburcu oluyor ve günlük yaşamına dönebiliyor. Ayrıca göbeğin içinden yapılan bir kesi olduğu için hastanın ameliyat geçirip geçirmediği belli olmuyor, hiç iz kalmıyor.

KİM AMELİYAT OLMALI?
Bu yöntemin avantajları neler?
Açık ameliyatlara alternatif olan laparaskopik cerrahi yöntemleri, SILS (Tek delikten laparaskopik cerrahi) uygulamasıyla daha da gelişti. Ameliyatlarda 4-5 delik yerine göbekten tek delikle gerçekleştirilen SILS yöntemi; safra kesesi, morbid obezite ve apandisit ameliyatlarının yanı sıra reflü hastalarında da en öncelikli tercihimiz oluyor.

HİÇBİR İZ KALMIYOR
Reflü ameliyatlarında laparoskopik yöntemler kullanılıyor mu?
Reflü tanısı konduğu zaman, kansere giden bir yola girmiş olan hastayı, bu yoldan geri çevirmek mümkün. Reflü tedavi edilirse, oluşabilecek kanserin de önüne geçilebiliyor.
Reflü tedavisinde, reflüye neden olan şey asit ise ilaçlar genellikle yeterli olur. Yetmediği takdirde ilaçların dozunu artırarak, asit önlenir ve şikayet ortadan kaldırabilir. Ancak reflüye neden olan etkenler asitle birlikte safra sıvısı ise ilaçlar yetersiz kalabilir. Bu durumda başka tedavi yöntemlerini düşünmek zorunda kalınabilir.

BU HASTALIĞIN KANSERE DÖNÜŞME ORANI BİNDE BEŞ
Endoskopi, reflü hastalığının yemek borusunda yaptığı tahrişi sınıflandırmamıza ve 'barrett' dediğimiz kanser öncesi lezyonların olup olmadığına karar vermemizde yardımcı olur. Endoskopi uygulaması; ilaç tedavilerine rağmen devam eden yaralar söz konusu ise ameliyat kararını öne çekmemizi sağlar. Ameliyat sonrası iyileşmenin takibi açısından da gerekli bir yöntemdir. İlaç tedavisinin etkinliğini belirlemede ve ameliyat öncesinde mutlaka yapılması gereken bir incelemedir.

NEDEN ASİTSE İLAÇ YETERLİ
Tanı yöntemleri olarak, öncelikle hastanın hikayesi önemlidir. Daha sonra endoskopi uygulanarak, hastalığın derecelendirilmesi ve takibi yapılır. Bu incelemelerin haricinde baryumlu grafi, manometri, pHmeter (asit ölçümü) ve sintigrafi; yapılacak tedavinin şeklini belirlemede yardımcı olur.

Endoskopi, bu hastalığın haritasını gösterir mi?
Reflü tanısı nasıl konuyor?

Kanserle mücadele

Yapılan son bilimsel araştırmalarda, kansere karşı korunmanın anne karnında başladığı ortaya çıktı.

Bebek bekleyen anneler bazı önemli noktalara dikkat ederek hem kendilerini hem de bebeklerini kansere karşı koruyabilir.

İşte o önemli noktalar...

Çağımızın en önemli hastalıklarından birisi olan kansere karşı mücadele anne karnında başlar.

Sağlıklı bir insanın kansere yakalanmaması için, henüz anne rahmindeyken bebeğin vücudunun direncinin artması ve zehirli maddeleri alarak bağışıklık sisteminin bozulmaması gerekir.

Prof. Dr. Erkan Topuz, hamile kadınların ve bebek sahibi insanların dikkat etmeleri gereken noktaları şöyle sıraladı...

BESLENMEYE DİKKAT


Anne adayları aşırı miktarda vitamin almaktan kaçınmalıdır. Çünkü bilinçsizce alınan vitaminin içinde aşırı miktarlarda bulunan kobalt ve bazı minareller, kansere neden olabilir.

Bebek bekleyen anne adayları, haftada iki kez kırmızı et yemelidir.

Gebeler haftada bir kilo balık tüketmelidir. Bu miktarın üzerinde balık tüketmemeye özen gösterilmelidir. Çünkü en steril balıkta bile az miktarda civa bulunur.

Tüketilen balıklar dip balıkları olmamalıdır. Somon balığı, yüzey balıkları, Akdeniz veya Ege balığı olmalıdır. Özellikle Marmara Denizi'nin dip balıklarından uzak durulmalıdır.


  Sebzeler mevsiminde dondurulup saklanmalıdır. Dondurduğunuz ürünler çözüldüğünde mutlaka pişirilmeli tekrar dondurulmamalıdır. Gıdalar, mikro dalgada yalnızca tek sefer ısıtılmalıdır. Aynı kural ateş üzerinde ısıttığınız gıdalar için de geçerlidir. Çünkü iki kez ısıtılan bir gıdanın besin değeri ölür ve DNA'yı bozar. DNA kırılması da kanserojen maddelerin oluşmasına neden olur.

Kızartma için en uygun yağ kanola yağı olmasına rağmen bu yağın genetiği ile oynandığı için zararlıdır. Kanola yağı yerine zeytinyağı tercih edilmelidir. Ayrıca fındıkyağı da kullanılabilir.


  En faydalı gıdalardan birisi de cevizdir. Daha sonra fındık ve badem gelir. Ayçiceğini alırken açık olmasına özen gösterin ancak fındık ve ceviz gibi yiyecekleri kabuklu alın. Çünkü bu tür kuruyemişlerin içine böceklenmemeleri için ilaç sıkılmaktadır. Bu tür kuruyemişleri günde bir avuç tüketmeye özen gösterin.

Yer fıstığının fırınlanıp tüketilmesi de bağırsak ve karaciğer için çok faydalıdır.

Beslenmede elmaya sıkça yer verilmelidir. Meyvelerin daha parlak görünmesi için son yıllarda üzerlerine mum sürülmektedir bu nedenle meyveler hakiki zeytinyağlı sabunla yıkandıktan sonra elma sirkeli sudan geçirilip tüketilmelidir.
Lahana ve marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğu çöpe atılmalıdır. Çünkü ne kadar yıkanırlarsa yıkansınlar üzerlerindeki pestisitler temizlenemez.

Meyve suları posasıyla tüketilmelidir. Bu şekilde kolon ve mide kanserinden korunulur.


Çocuklar haftada en az iki kez zerdeçallı balık çorbası tüketmelidir. Bu çorbaya mevsim sebzelerinin yanı sıra bolca soğan ve sarımsak da katılmalıdır.

Çocuklar fast-food türü yiyecekleri 15 günde bir yemelidir. Haftada üç kez yedikleri taktirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde üç kat artış gözükecektir.

Çocuklar meyve ve yoğurdu bol tüketmelidir. Prebiyotik ev yoğurtları tercih edilmelidir.

Bol miktarda peynir ve çökelek yedirilmelidir. Özellikle keçi peyniri çocuklar için çok faydalıdır.

Çocuklar üç beyaz olan şeker, un ve tuzdan uzak tutulmalıdır. Genellikle kaya tuzu tercih edilmelidir. Aşırı miktarda tuz tüketimi de kanserojendir.

Pr. Dr. Erkan TOPUZ