27 Ocak 2012 Cuma

Hayata Dair

Açık bir kitap kabul edeceksin şu koskoca kainatı.Ne geçmişe ne geleceğe odaklanacaksın.Aslolan şu andır.Sayfa sayfa gideceksin.(Elif Şafak)

Haddini aşmamak, kalp kırmamaktır edeb.Dedikodudan,haksızlıktan ve ithamdan uzak durmaktır edeb.İnsan ayrımı yapmamaktır edeb.( Elif Şafak )

Kadının aşka bakışı; 'Bir sen, bir ben, birde bebek'ken, Erkeklerde bu durum; bir sen, bir ben, birde yedek' tir. ( Aziz Nesin )

Hayat bir sınavsa eğer hiç uğraşma,adını yaz ve çık. Belki sınıfta kalırsın; ama adının altında bembeyaz bi sayfa bırakırsın.( Aziz Nesin )

Kadın Dediğin

Kadın Dediğin – Can YÜCEL

Kadın gibi kadın olacak kadın dediğin, çıtır çerez niyetine yemediğin. Bir gecelik değil, ömürlük olacak ömürlük. Yıllara rehaveti değil huzuru taşıyacak. En seksi leydi olmayı da bilecek, hanım sultan olup sözünü geçirmeyi de. Cıvık konulara takılıp zaman tüketmeyecek, küfretmeyecek, Kadın dediğin ayıp nedir bilecek…
Sıkboğaz edip seni yalancı durumuna düşürmeyecek. Seni öyle bir tutacak ki arkadaş, sen bile şaşıracaksın öyle tutulduğuna. iki lafın başı, her tartışmada ayrılalım tehdidi savurmayacak. Sabırlı olacak ve asla gururuna dokunmayacak…
Tuzu az, şekeri çok gibi limiti olmayan prosedürlerle yemeklerle işi olmayacak. Şöyle pastırmalı kuru fasulyenin yanına tereyağlı pilavı konduracak şüphesiz. Salatasız oturmayacak yemeğe.
Temiz olacak her şeyden önce mesela köfteyi mıncıklarken elleri, Yahut pahalı parfümlerin sindiği, boyacı küpü gibi, her öptüğünde bulaşık bir tadın kaldığı bir kadını öpmeyeceksin. Buram buram aşka sarılacaksın arkadaş. Buram buram kadın kokacak kadın dediğin.
Kadın dediğin güzel olacak… Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da… Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak. Değerlerini bir anlık hevesler uğruna terk etmeyecek.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seni baştan çıkarırken kullanacak, yan gözle adam kesmeyecek, başka sevgili edinmeyecek.
Sarışın, renkli gözlü uzun bacaklı, beyaz tenli, ince bilekli dilber filan fasarya… Kadın dediğin hatun olacak arkadaş, sözüne güvenilir olacak. Bileceksin ki konuşulanlar burada kalır, kapıdan çıkmaz bir daha. Ağzı sıkı olacak kadın dediğin. Sırrını tutacak ama gününü bekleyip kusmayacak…
Para lazımcılardan, kürkçülerden, cep telefonu manyaklarından, dırdırcılardan, unutkanlıklarını senin üzerine atanlardan, kendi yetersizliğini seni suçlayarak rahatlayanlardan, raf süslerinden, tehditkârlardan, kaçaklardan, kıkırdayanlardan, boş bakanlardan olmayacak. Saflığı, cahilliği, aptallığı oynamayacak, biraz ukala olabilir ancak sana rol yapmayacak. Bir şeyi çok isterse ve inançları doğrultusunda yapacak.
En önemlisi kendini sevecek arkadaş, kendini sevmeyen kadından sana ne hayır gelir. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu kadınla ne yatağa sığabiliyorsun, ne toprağa…
Koluna takıp gezmesini de bileceksin gururla, koynuna çekip sevişmesini de şehvetle…
Analığını da bilecek, çocuklarından saygı görmeyi de, anaya babaya hürmet etmeyi de…
Kadın kadın olacak be, seni sadece sen olduğun için, sensin diye sevecek. Parayla pulla, kariyerle, kimin ne dediğiyle, sınırlamayacak. Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen, hem çocuğun olacak, bağrına basacaksın huzurla… Bileceksin ki evde ‘O’ kadın tarafından beklenmenin zevkini hiçbir zevk yaşatamaz sana…

 
Öyle bir kadın işte… Nerede öyle kadın yoktur deme…

Sen de adam olacaksın, seçmesini bileceksin!

Hayat dersleri

Dave Pelzer  "Hayat dersleri" kiabından....


GEÇMİŞİNLE SAVAŞMAYI BIRAK Ondan hepimizin var: Kişisel tarih. Özgürleşmek mi istiyorsun? Mutlu olmak mı istiyorsun? O zaman geçmişinle uğraşmayı bırak. Savaşma artık kendinle. Kapalı çekmeceleri ikide bir açmanın, kendine acımanın, kimseye bir faydası yok. Hepimiz sevdiklerimizi kaybettik. Zor bir çocukluk geçirdik. Ya da annemiz babamız boşandı. Her ne ise. Değiştiremeyeceğine göre, o yaşananlardan alacağın dersi al ve yürrrrü...
GÜNDELİK PROBLEMLERLE UĞRAŞ Gündelik hayat problemleriyle uğraşmak fevkalade iyiymiş. Bizi depresyondan korurmuş, daha büyük problemlere karşı hazırlarmış. Hem boş oturanı Allah sevmezmiş! Şimdi kalk bankaya git, oradan Migros’a uğra, kızını anaokulundan al, oğlunu kursa götür. Sakın söylenme, bu tür şeyleri vakit kaybı olarak da değerlendirme. Gündelik hayat problemleri, insanın hayatla temasını sağlarmış. Zihni oyalarmış.
ZİHNİNİ DİNLENDİRMEYİ ÖĞREN Hah işte, bu önemli. Bu zihin de hep oyalanacak değil ya, arada dinlenecek! İstersen, televizyonun önündeki koltukta iki seksen yayıl, televizyona bak, istersen kitap oku, istersen gün içinde uyukla. Ya da öğle paydosunda git bir alışveriş merkezinde dolan, vitrinlere bak, ya da spor yap, yürü, yüz, kik-boks yap, balık tut, pencereden dışarıya bak, müzik dinle, şarkı söyle, hayal kur, seviş, neyse seni olan bitenden bir süreliğine koparan şey, onu yap. Kendin için yap. Şarj olabilen pil gibiymiş zihin, şarj etmezsen ayvayı yermiş. Bir de gece uykularının kıymetini bilecekmişsin.
KONTROLLÜ PATLAMALAR YAŞAÇok sevdim bu lafı: “Kontrollü patlamalar”. Şimdi arkadaşlar, bütün problemlerimizi çözmemiz imkânsızmış. Böyle bir zaman hiç gelmeyecekmiş. Hayat böyle bir şeymiş. E peki o zaman, aklın yolu birmiş, üzerimizdeki baskıyı azaltmamız gerekirmiş. İşte bunu yapmanın yolu, sadece 3 kelime: “Kontrollü Patlamalar Yaşa!” Atma yani içine, neyse derdin söyle, patla. Birine patla. Oh be. Ve rahatla.
KURTUL ŞU SUÇLULUK  DUYGUSUNDAN Suçluluk duygusu, bu çağın hastalığıymış. Hepimiz bitmez tükenmez suçluluk duyguları içinde kıvranıp duruyormuşuz. Ve bu kötü bir şeymiş aslında. Şöyle düşünmek gerekiyormuş: “Herkes suçluluk duyacağı şeyler yapmıştır, ben de yaptım anasını satayım. Gurur duyuyor muyum kendimle? Hayır. Peki olan biteni değiştirebilir miy(d)im?” Cevap evetse, “Şöyle şöyle yapabilir(d)im” diyorsan, hâlâ şansın var git yap, haaa iş işten geçmişse, sen lazım gelen her şeyi yapmışsan... Ee o zaman be güzel kardeşim, uğraşma artık, yeme kendini, bitirme, bırak, bırak, bırak... Kurtul şu suçluluk duygusundan.
ASLA YATAĞA MUTSUZ GİRME Bayıldım buna. Söylenecek bir şey yok. ‘Asla yatağa mutsuz girme’den başka!
AFFEDİCİ OL Çocuklarınla, annenle babanla, kocanla, karınla, sevgilinle, metresinle, kedinle, köpeğinle küs kalma... Çok istiyorsan küs ama çabuk barış. Affedebilmek, affedici olmak, çok mühim bir hayat dersiymiş bu. Birilerini, bir şeyleri affedemediğin takdirde o duygu içinde kemikleşirmiş. Bu da zararlı bir şeymiş. Ucu insanın kendisine dokunurmuş. Yani affederek başkalarına değil, kendine iyilik yapıyorsun aslında... Affet gitsin!
HİÇ KİMSEDEN NEFRET ETME Bu da en mühim derslerden biri. Nefret de, olumsuz düşüncelerin, duyguların kişinin içinde kemikleşmesine sebep olurmuş ki... Fena ki, ne fena... Herkesi sevmesek de, nefret etmeyelim arkadaşlar! Bize zarar...
KENDİNİ TAKDİR ETMESİNİ BİL İnsanın kendini sürekli “dövmesi” de iyi bir şey değilmiş. Durup bir başlangıç noktasına göz atmak gerekirmiş, “Neredeydim? Nereye geldim?” Öyle yani. “Ben iyi şeyler de yaptım” diyeceksin, kendini seveceksin. Sev! Ama durumu çok da abartma, kendini gereğinden fazla sevmek de zararlı...
NEGATİF OLANI KIŞKIŞLA Ben size bir şey diyeyim mi, eskiden bu “pozitif olmak”, “pozitif düşünmek” lafları çok geyik gelirdi bana. Artık gelmiyor. Evet kardeşim doğru, pozitif olmak gerekiyor şu hayatta. Ve negatif olanı kışkışlamak. Budur yani. En büyük sır, en büyük ders budur. Çünkü hayatta en kolay şey, depresyona girmek. Mutsuzluk da bulaşıyor. O yüzden ben mutsuz olmayı bir hayat biçimi haline getirmiş olanlardan uzak durmaya çalışıyorum. Size de aynısını tavsiye ediyorum...

13 Kasım 2011 Pazar

Hayata Dair Paylaşmak...

Merhaba,

Uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz..

Neden bu kadar ara verdim, neden eğilemiyorum bu kadar üzerine sitemin, hayata dair paylaşımlarımı neden yapamıyorum biliyor musunuz?

Yalnız kaldığım için...

Paylaşımlarıma paylaşımcı olunmadığı için..

Sesimi duyuramadığım için...

İstedimki karşılıklı olsun paylaşımlarımız..

ama, olmadı..

sesimi duyuramadım...

Olsun...

Yinede canınız sağolsun..

Ben de pes etmeden size sesimi duyurmak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim:)

Sevgiler...

23 Ekim 2011 Pazar

Yazık !....

Merhaba,

Neden bu ülkede olan güzellikler üzerine buluşamıyoruz hiç. Hep acı, hep kayıp, hep üzüntü hep keder..Bir tek mutsuzlukmu paylaşım hakkımız, hakkımıza düşen, layık görüldüğümüz muamele bu mudur? Bizler Türklüğümüzle ne kadar gurur duysak azdır diye gururla dolaşırken ortalık yerde, göğsümüzü gere gere dolaşırken, bir anda alt üst oluyoruz..

Trafik, hayat mücadelesi, açlık, sefalet, terör ve üstüne deprem...gelde yaşama sevinci duy içinden, umut aşılamak zorunda olduğun çocuklarına gelde umut dağıt, gelde içinden gelerek işe git, yediğin lokmalar boğazına dizilirken hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kalmak için savaş..

Gelecekten umudu kalmayan bir milletin mensuplarıyız artık...

Yazık, çok yazık...

30 Eylül 2011 Cuma

Siz olsanız ne yaparsınız?

Merhaba,

Her iyi niyetli yaklaşımınızda size alaycı ve aşalayıcı bir tazrla espiriyle karışık sürekli laf sokan insanlarla bir arada olmak zorundasınız!....

Öyleki her yaşadığınız olay sizi kendinizi dahada içinize kapanık bir insan haline getiriyor.Hani kendi iç sesinden bile sıkılırsın ya zaman zaman, herkes, her hareket, her ses, her ışık rahatsız eder seni, kendi nefesin bile boğar seni..

Bazen anlaşılamadığını düşünürsün, içinde zerre kadar art niyet yokken, herkes için her olay için iyi niyetle yaklaşmaya çalışırken aslında kendinden ödün veriyormuşsunda haberin yokmuştur. İyi niyetle yaklaştığın bir konuda dannda suratına tokat gibi çarpan bir sözle sarsılır abonmene olursun, boğazın düğümlenir ,göz pınarların dolar,yutkunmaya çalıştıkça içinde birşeyler koptuğunu hissedersin ama yok engel olamıyorsundur göz yaşlarının akmasına ama hayır ağlamamalısın, istediklerini vermemelisindir ellerine, zayıf olduğunu düşündürmemelisindir hiç kimseye?

Peki ne yapmalısın?
Böyle bir durumda olsanız siz ne yaparsınız?

Açık açık konuşur aslında onu değil bunu söylemek istedim diyemi anlatmaya çabalarsınız?

Ama unutmayın bunu yaparken karşınızdaki kişi hep başka bir darbe ile canınızı acıtacak başka şeyler çıkaracak ve siz bu acıyı kat ve kat daha fazlazını yaşamaya devam edeceksiniz?

Yoksa susarak karşınızdakine anlatmak istediğiniz herşeyi anlattığınızımı düşünürsünüz?

Siz olsanız ne yaparsınız?

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Mideyi süt yerine suyla rahatlatın


Reflü hastalarının, yaşam kalitelerini yükseltmek ve daha az sorun yaşamaları için yapabilecekleri basit çözümler var. Süt yerine su içmek ve mide asidini kontrol altında tutmak için şekersiz sakız çiğnemek; bu çözümlerin en yaygınları...

Kilo arttıkça reflü artar ama reflü şişmanlatmak yerine sadece şişkinliğe neden olur. Reflü ameliyatı olanlarda ise ortalama 3- 5 kiloluk bir incelme görülür. Reflü tedavisinde erken teşhisin çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu ve Prof. Dr. Turgut İpek; çağın hastalığıyla ilgili merak edilenleri anlattı...

BESLENME TETİKLER

Reflü genetik midir?

Genetik etkisi olduğu söylenebilir ama bu kesin bir bilgi değildir. Aynı beslenme tarzını benimseyen bir aile üyesinde reflü görebiliriz ama bunun genetik bir zemini olup olmadığı henüz kesinlik kazanmış değil. Ancak, reflü sonrası kanser oluşumu söz konusu ise bunun genetik zemini vardır.

Beslenme şekli ile reflü arasında nasıl bir bağlantı vardır?

Yanlış beslenme tarzı, reflüyü tetikleyen bir unsurdur. Bu hastaların beslenmesinde önemli olan; alkol, sigara, gazlı içecekler, çay ve kahve içilmemesidir. Çikolata, yağlı kızartmalar, bol domates ya da bol salçalı yiyeceklerin tüketilmemesi gerekmektedir.
ŞİŞKİNLİK YAPIYOR
Kilonun reflüye bir etkisi var mıdır?

Kilo artışı ile reflü artışı paraleldir. Kilonuz artıyorsa, reflü şikayetleriniz de artabilir. Obezitenin reflüyü tetiklediği ise bilinen bir gerçektir.

Kilo vermek hastalığın etkilerini azaltabilir mi?

Reflü hastalığı olan biri, kilo vererek bu hastalığın semptomlarını azaltabilir. Hamilelik döneminde ortaya çıkan reflü ise doğumdan sonra sona erebilir. Hamilelikteki reflü, karın içi basıncın artmasına bağlı olarak gelişir.

Reflü hastalarının pek çoğunda mide fıtığının da olması uygulanacak tedaviyi zorlaştırıyor mu?

Reflü hastalarının yüzde 50'sinde mide fıtığı da söz konusudur. Mide fıtığı ve reflü birlikte ise cerrahi tedavi öne çıkar. Reflünün tedavisinde, endoskopik yöntemler kullanılır ama mide fıtığı varsa o da uygulanamadığı için cerrahi müdahale tek seçenektir.
 

Gençlere ömür boyu ilaç yerine operasyon

Sağlıklı beslenme ve sigara içmeyi bırakmak, reflü hastalarının şikayetlerini yüzde 10 oranında azaltıyor. Genç hastalar için en iyi çözümün ameliyat olduğunu belirten uzmanlar, "Yaşam kaliteleri yükseliyor" diyor


Reflü hastalığının yaygınlaşmaya başladığı ilk yıllarda, ilaç tedavisinden fayda görmeyen hastalar, ameliyat ediliyordu ama artık bu değişti! Genç hastalara ise ömür boyu ilaç tedavisi yerine, her zaman kalıcı bir tedavi olduğu için cerrahi seçenekler öneriliyor.

Reflü tedavisinde ameliyat yöntemleri yüzde 98 oranında başarı sağlıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu ve Prof. Dr. Turgut İpek; reflü tanısı koyma ve tedavi süreciyle ilgili sorularımızı yanıtladı.

ENDOSKOPİ YAPILMALIDIR





Reflü için ne zaman ilaç almak gerekir?
Sağlıklı beslenme ve sigarayı bırakmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri, hastaların yakınmalarını yüzde 10 oranında azaltabilir. Hastanın rahatlaması için mutlaka ilaç tedavisi ile desteklenmesi gerekir. Başlangıçta basit antiasitler yeterli olurken, daha sonrasında PPI tarzı ilaçlara geçilmelidir.

Reflü tedavisinde ilaçlar ne zaman yetersiz kalmaya başlar?




Hastanın, belirtileri iyi tanımlaması ve bu bilgiler ışığında ne olduğunu anlaması son derece önemlidir. Tedavisi açısından da bir hekimle görüşmesi gerekmektedir.

Reflü dendiğinde akla hemen kanser gelmemelidir. Yaşam kalitesini düşüren bu hastalığın kansere dönüşme oranı binde 5 ile yüzde 1 arasındadır. Reflü denince akıllara mide kanserinin gelmesi de doğru değildir.

AMELİYATLAR ARTIK TEK DELİK ÜZERİNDE YAPILIYOR






Gençler
Hastalığı çok sık tekrarlayanlar
İlaç kullanmayı kesince reflüsü yeniden başlayanlar
Açık ameliyata göre daha avantajlı olduğu için, hem hekim hem de hastalar tarafından tercih ediliyor. Hasta daha az ağrı hissediyor, ameliyatın ardından aynı gün ya da ertesi günü taburcu oluyor ve günlük yaşamına dönebiliyor. Ayrıca göbeğin içinden yapılan bir kesi olduğu için hastanın ameliyat geçirip geçirmediği belli olmuyor, hiç iz kalmıyor.

KİM AMELİYAT OLMALI?
Bu yöntemin avantajları neler?
Açık ameliyatlara alternatif olan laparaskopik cerrahi yöntemleri, SILS (Tek delikten laparaskopik cerrahi) uygulamasıyla daha da gelişti. Ameliyatlarda 4-5 delik yerine göbekten tek delikle gerçekleştirilen SILS yöntemi; safra kesesi, morbid obezite ve apandisit ameliyatlarının yanı sıra reflü hastalarında da en öncelikli tercihimiz oluyor.

HİÇBİR İZ KALMIYOR
Reflü ameliyatlarında laparoskopik yöntemler kullanılıyor mu?
Reflü tanısı konduğu zaman, kansere giden bir yola girmiş olan hastayı, bu yoldan geri çevirmek mümkün. Reflü tedavi edilirse, oluşabilecek kanserin de önüne geçilebiliyor.
Reflü tedavisinde, reflüye neden olan şey asit ise ilaçlar genellikle yeterli olur. Yetmediği takdirde ilaçların dozunu artırarak, asit önlenir ve şikayet ortadan kaldırabilir. Ancak reflüye neden olan etkenler asitle birlikte safra sıvısı ise ilaçlar yetersiz kalabilir. Bu durumda başka tedavi yöntemlerini düşünmek zorunda kalınabilir.

BU HASTALIĞIN KANSERE DÖNÜŞME ORANI BİNDE BEŞ
Endoskopi, reflü hastalığının yemek borusunda yaptığı tahrişi sınıflandırmamıza ve 'barrett' dediğimiz kanser öncesi lezyonların olup olmadığına karar vermemizde yardımcı olur. Endoskopi uygulaması; ilaç tedavilerine rağmen devam eden yaralar söz konusu ise ameliyat kararını öne çekmemizi sağlar. Ameliyat sonrası iyileşmenin takibi açısından da gerekli bir yöntemdir. İlaç tedavisinin etkinliğini belirlemede ve ameliyat öncesinde mutlaka yapılması gereken bir incelemedir.

NEDEN ASİTSE İLAÇ YETERLİ
Tanı yöntemleri olarak, öncelikle hastanın hikayesi önemlidir. Daha sonra endoskopi uygulanarak, hastalığın derecelendirilmesi ve takibi yapılır. Bu incelemelerin haricinde baryumlu grafi, manometri, pHmeter (asit ölçümü) ve sintigrafi; yapılacak tedavinin şeklini belirlemede yardımcı olur.

Endoskopi, bu hastalığın haritasını gösterir mi?
Reflü tanısı nasıl konuyor?

Kanserle mücadele

Yapılan son bilimsel araştırmalarda, kansere karşı korunmanın anne karnında başladığı ortaya çıktı.

Bebek bekleyen anneler bazı önemli noktalara dikkat ederek hem kendilerini hem de bebeklerini kansere karşı koruyabilir.

İşte o önemli noktalar...

Çağımızın en önemli hastalıklarından birisi olan kansere karşı mücadele anne karnında başlar.

Sağlıklı bir insanın kansere yakalanmaması için, henüz anne rahmindeyken bebeğin vücudunun direncinin artması ve zehirli maddeleri alarak bağışıklık sisteminin bozulmaması gerekir.

Prof. Dr. Erkan Topuz, hamile kadınların ve bebek sahibi insanların dikkat etmeleri gereken noktaları şöyle sıraladı...

BESLENMEYE DİKKAT


Anne adayları aşırı miktarda vitamin almaktan kaçınmalıdır. Çünkü bilinçsizce alınan vitaminin içinde aşırı miktarlarda bulunan kobalt ve bazı minareller, kansere neden olabilir.

Bebek bekleyen anne adayları, haftada iki kez kırmızı et yemelidir.

Gebeler haftada bir kilo balık tüketmelidir. Bu miktarın üzerinde balık tüketmemeye özen gösterilmelidir. Çünkü en steril balıkta bile az miktarda civa bulunur.

Tüketilen balıklar dip balıkları olmamalıdır. Somon balığı, yüzey balıkları, Akdeniz veya Ege balığı olmalıdır. Özellikle Marmara Denizi'nin dip balıklarından uzak durulmalıdır.


  Sebzeler mevsiminde dondurulup saklanmalıdır. Dondurduğunuz ürünler çözüldüğünde mutlaka pişirilmeli tekrar dondurulmamalıdır. Gıdalar, mikro dalgada yalnızca tek sefer ısıtılmalıdır. Aynı kural ateş üzerinde ısıttığınız gıdalar için de geçerlidir. Çünkü iki kez ısıtılan bir gıdanın besin değeri ölür ve DNA'yı bozar. DNA kırılması da kanserojen maddelerin oluşmasına neden olur.

Kızartma için en uygun yağ kanola yağı olmasına rağmen bu yağın genetiği ile oynandığı için zararlıdır. Kanola yağı yerine zeytinyağı tercih edilmelidir. Ayrıca fındıkyağı da kullanılabilir.


  En faydalı gıdalardan birisi de cevizdir. Daha sonra fındık ve badem gelir. Ayçiceğini alırken açık olmasına özen gösterin ancak fındık ve ceviz gibi yiyecekleri kabuklu alın. Çünkü bu tür kuruyemişlerin içine böceklenmemeleri için ilaç sıkılmaktadır. Bu tür kuruyemişleri günde bir avuç tüketmeye özen gösterin.

Yer fıstığının fırınlanıp tüketilmesi de bağırsak ve karaciğer için çok faydalıdır.

Beslenmede elmaya sıkça yer verilmelidir. Meyvelerin daha parlak görünmesi için son yıllarda üzerlerine mum sürülmektedir bu nedenle meyveler hakiki zeytinyağlı sabunla yıkandıktan sonra elma sirkeli sudan geçirilip tüketilmelidir.
Lahana ve marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğu çöpe atılmalıdır. Çünkü ne kadar yıkanırlarsa yıkansınlar üzerlerindeki pestisitler temizlenemez.

Meyve suları posasıyla tüketilmelidir. Bu şekilde kolon ve mide kanserinden korunulur.


Çocuklar haftada en az iki kez zerdeçallı balık çorbası tüketmelidir. Bu çorbaya mevsim sebzelerinin yanı sıra bolca soğan ve sarımsak da katılmalıdır.

Çocuklar fast-food türü yiyecekleri 15 günde bir yemelidir. Haftada üç kez yedikleri taktirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde üç kat artış gözükecektir.

Çocuklar meyve ve yoğurdu bol tüketmelidir. Prebiyotik ev yoğurtları tercih edilmelidir.

Bol miktarda peynir ve çökelek yedirilmelidir. Özellikle keçi peyniri çocuklar için çok faydalıdır.

Çocuklar üç beyaz olan şeker, un ve tuzdan uzak tutulmalıdır. Genellikle kaya tuzu tercih edilmelidir. Aşırı miktarda tuz tüketimi de kanserojendir.

Pr. Dr. Erkan TOPUZ